...

Yüzyılların Çerağı Hz.Mevlana ve Eğitim

08.01.2015

Okunma Sayısı:1503

Milli Eğitim Bakan Yardımcımız Orhan ERDEM'in Hz. Mevlana ve Eğitim ile ilgili yaptığı konuşma metni:


Hazreti Mevlana eşitlik, adalet, sevgi, kardeşlik, güzel ahlak ve hoşgörü değerleri üzerinde yükselen felsefesiyle mana alemimizin büyük mütefekkiri, manevi coğrafyamızın büyük mutasavvıfıdır.

Her yıl Konya'da tertiplenen törenlere dünyanın dört bir yanından binlerce insanın katılması Mevlana'nın düşünceleriyle dünyadaki tüm insanları ve "vuslat"ından bugüne, bütün asırları birleştirdiğinin en önemli nişanesidir.

Hz. Mevlana'nın “Âşık için ya basit insanlar gibi ölüp yok olmak yahut da aşk yolunda can vererek ölümsüz hayata kavuşmak vardır." sözü onun aşk yolunda can vermeyi ölümsüzlük olarak gördüğünün "‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim?’ dalgası geldi, beden gemisi bağlandı, hazırlandı. Beden gemisi kırılıp kenara düşünce artık buluşma ve kavuşma zamanı geldi demektir. Buluşma ve kavuşma zamanı, haşrolma ve ölümsüzlüğe erme vakti, lütuf, iyilik çağı çok temiz ve lekesiz bir deniz kesilme çağı..." sözü ise ölümü neden "vuslat" olarak gördüğünün, söze dökülmüş en güzel halleridir. İnsanlık tarihi boyunca teknolojide ve bilimde her zaman ilerleme yaşanmıştır. Her çağ teknolojik ve bilimsel olarak bir önceki çağdan ileride olmuştur. Bilim ve teknoloji için geçerli olan bu ilerleme ne yazık ki insanlık, barış, hoşgörü gibi yüksek değerler için geçerli değildir. Özellikle, teknolojik gelişmelerin zirvede olduğu halihazırdaki yüzyıl, "gelişmiş" ülkelerin insani değerleri çiğnediği, yok saydığı bir yüzyıl olmuştur.

Dünyadaki olumsuzlukların ve insani değerlerdeki gerilemenin farkında olanlar O'nun önemini her zamankinden daha iyi anlamakta; O'nun felsefesine her zamankinden daha fazla ihtiyaç duymaktadır. Mevlana sevgiye, hoşgörüye, barışa dayanan felsefesiyle maziye olduğu gibi bugüne de rehberlik etmektedir. Yaşadığı çağda üstlendiği "insan" yetiştirme vazifesini evrensel ve özgün mesajlarıyla günümüzde de devam ettirmektedir.

Mevlana'nın hayatı kendini ve ulaşabildiği kadar ferdi yetiştirmeyle geçmiştir. O'nun mutasavvıflığının, mütefekkirliğinin en güzel yoldaşı müderrisliği olmuştur. Mevlana gönül coğrafyamızın diğer kandilleri gibi iyi bir eğitimcidir.

Mevlana eğitimciliğini medresedeki öğrencilerine ders vererek, müritlerine manen önderlik ederek ve halka vaaz ederek gerçekleştirmiştir.

Mevlana "Hamdım, piştim, yandım." sözü ile insanların ham olarak, nakşedilmeye muhtaç şekilde dünyaya geldiğinin altını çizmektedir. Bu ihtiyaç hali de insanın eğitilmesiyle giderilebilmektedir. O'nun için eğitimin temel amacı hamlığın giderilip kişinin olgunlaştırılmasıdır. Mevlana'ya göre insanın "ham" olarak yaratılması, onun yaratılış amacının bu hamlığı gidermesi olduğunun bir göstergesidir. İnsanın yaratılış amacı eksik olan özünü yani kendini bulmasıdır. Özünü bulamayan neyi bulursa bulsun bir "hiç"i bulmuş olur.

Mevlana insanın tek başına olgunlaşamayacağını "Yüzlerce hile düzen görsen gene de Tanrı düzeninden emin olma; gerçeği görüyorum sansan bile gene gözlerini ovuştur... Şu aldatıcılar pazarında zahit görünenler çoktur; sağlam bir aklın var, fikrin var amma aldatırlar gene de seni. Meğerki efendiler efendisi Şemseddin, her solukta yardım ede sana, canını uyara." sözleriyle ifade etmiştir. 

"Her çaresizden çare arayan, ne de rızıksız kişidir." O'na göre derdine derman arayan, dermanını bulmuşa gitmelidir. Hamlıktan şikayetçi olan olgunlaşmak için Allah dostuna gitmelidir. Mevlana'ya göre hamlığı giderecek olan eğitimcinin çeşitli vasıfları olmalıdır. "Aşıkların zincir ve zillerini elhan-ı Kur’an’la düzeltiver! Ve bir besmele çekmekle kendilerini harekete geçiriver” Eğitimci ilahi aşka sahip olmalıdır. “İnsana belletti âyeti tuğramızın kıvrımıdır, Allah katındaki bilgi'yi elde etmektir maksadımız." Eğitimci gönül ehli olmalıdır.

"Nerede amel ehli, hani amel isteyen? Gelsin de ona ameli göstereyim. Sen şimdi söz istiyorsun ve bir şey duymak için kulak kesilmişsin. Eğer söylemeyecek olursam üzüleceksin. Amel iste, biz de sana amel gösterelim. Bu dünyada ameli gösterebileceğimiz bir mert istiyoruz. Amele müşteri bulamayıp söze bulduğumuzdan sözle meşgulüz." Eğitimci sözleriyle değil, amelleriyle eğitmelidir. "Çektiğin acı, ettiğin sabır, sonucu tatlı dileğine ulaştırır seni a benim canım." Eğitimci sabırlı olmalıdır. “Bütün insanları sev ki, daima çiçekler ve gül bahçeleri içinde bulunasın. Eğer hepsini düşman bilirsen, düşmanların hayali gözünün önüne gelir ve sanki gece-gündüz dikenlikler ve yılanlar arasında geziyormuş gibi olursun.

” Eğitimci affedebilmelidir. "Bir şeye sıkı sıkıya sarılmak hamlıktır, taassuptur." Eğitimci ilerleyebilmelidir. "Sonucu olmayan, bir iz bırakmayan her delil boştur; sen kendi sonucuna bak." Eğitimci sonuçlandırabilmelidir. “Soru, bilginin yarısıdır." Eğitimci sorgulayabilmelidir. "Savaşta kılıç, mızrak, ok yarası olmazsa korkakla Rüstem'in, silâhlı erin arasında ne fark kalır?" Eğitimci mücadeleci olmalıdır. “Görünüşte gece ile gündüz birbirine aykırı iki düşmandır; fakat ikisi de bir gerçeği örerler." Eğitimci farklılıkları birleştirebilmelidir. “İki el olmadıkça bir elle el çırpılmaz; bir elinden el çırpma sesi çıkmaz." Eğitimci iş birliğiyle hareket edebilmelidir. Mevlana gönül ehli bir eğitimcinin üstün vasıflara sahip olması gerektiğini işaret etmektedir. Mevlana'nın diğer mesajları gibi eğitimle ilgili mesajları da evrenseldir.

Günümüzün uzun çalışmalarla ortaya konan eğitimle ilgili görüşlerini, Mevlana yüzyıllar öncesinden çerağ olup bize yansıtmıştır. ''Gönül, sevgilinin bulunduğu yere gitmek için evini-barkını bıraktı; fakat bir de baktı, gördü ki, sevgilinin evi meğer 'gönül'müş''.

Geri Dön