...

Üstadın İzinde Programı-Bolu

26.05.2014

Okunma Sayısı:1372

Necip Fazıl Kısakürek’in doğumunun 110. Yılı nedeniyle Milli Türk Talebe Birliği tarafından eş zamanlı olarak Bolu, Kocaeli ve Sakarya’da düzenlenen ‘Üstadın İzinde' adlı program ile anıldı. Bolu'daki Programa Millî Eğitim Bakan Yardımcısı Sayın Orhan ERDEM'de katıldı. Sayın Orhan ERDEM'in programda yaptığı konuşma: Bugün doğumunun 110. yılında, büyük mütefekkir, sanatçı, şair, nam-ı diğer Sultanü’ş- Şuara olarak anılan Üstadımızın İzinde programı için Köroğlu’nun diyarı, Şeyh Hayreddin Tokad-i Hazretlerinin bulunduğu Bolu ilimizde sizlerle bir araya gelmenin gurur ve mutluluğunu yaşıyorum. İçinde engin his deryalarını, uçsuz bucaksız fikir ovalarını barındıran edebiyat dünyamızın gök kubbesi Necip Fazıl, 26 Mayıs Perşembe 1904’ de babasının Çemberlitaş’ ta bir yokuştaki konağında dünyaya geldi. Üstat Necip Fazıl şair oluşunu basit bir sebebe bağlar ve der ki: “Şairliğim on iki yaşımda başladı. Bahanesi tuhaftır: Annem hastanedeydi. Ziyaretine gitmiştim… Beyaz yatak örtüsünde, siyah kaplı, küçük ve eski bir defter… Bitişikte yatan veremli genç kızın şiirleri varmış defterde… Haberi veren annem, bir an gözlerimin içini tarayıp: -Senin dedi; şair olmanı ne kadar isterdim! Annemin dileği bana, içimde besleyip de on iki yaşıma kadar farkında olmadığım bir şey gibi göründü. Varlık hikmetinin ta kendisi… Gözlerim, hastahane odasının penceresinde, savrulan kar ve uluyan rüzgara karşı, içimden kararımı verdim.: -Şair olacağım! Ve oldum.” Sanki ilahi bir işaret almışçasına, sanki ruhunda his pınarlarından beslendiği dev uyanmışçasına şairliğe başlar. Amerikan ve Robert Kolejlerinde ilk ve orta öğrenimini tamamlar. Bahriye Mektebini (Askeri Deniz Lisesi) bitirir. 1923’de genç şair ilk şiirini yayınlamaya muvaffak olur. 1924 yılında Maarif Vekâleti’nin yapmış olduğu bir sınavda üstün başarı gösterir ve eğitimi için Paris’e gönderilir, Sorbonne Üniversitesi Felsefe bölümünde eğitimine devam eder. Burada dönemin sezgici ve mistik filozof Henry Bergson ile tanışır. Batı düşünce dünyası ve edebiyatını yakından tanıma fırsatı bulur. Ve devamında Paris sokaklarında bohem bir hayat... Bursu kesilince Türkiye’ye dönmek zorunda kalır. Aynı bohem hayat İstanbul’da da devam eder. Ruhi bir buhran ve arayış içerisindedir. 1925 yılında ilk şiir kitabı “Örümcek Ağı”nı böyle bir halet-i ruhiyeyle yayımlar. Bu arada geçimini sağlamak için bankacılık yapar. Müfettişliğe kadar yükselir. 1928 yılında kendisine asıl ününü kazandıracak olan ikinci şiir kitabı “Kaldırımlar” yayımlanır. Kaldırımlar şairinin Paris yılları, onun için tamamen kayıp yıllardır. Babıali isimli otobiyografik eserinde anlattığına göre, doğru dürüst okula gitmemişti. Kumar illetine tutulmuştu. Eline geçeni kaybedinceye kadar oynuyordu. Nihayet arkadaşları, biletini alarak Türkiye’ye göndermek iyiliğinde bulunmuşlardır. 1934 yılı Necip Fazıl için adeta bir dönüm noktasıdır. O yıl Abdülhâkim Arvasi ile tanışır. Abdülhakim Arvasi Hazretlerini tanıyıp, ölümsüz gerçeği yakaladıktan sonra geride bıraktığı günlere hayıflandı. Boşuna geçen yıllara üzülmemek elde değildi. Anlamsız, derbeder geçen yıllara acıyacak ve şöyle diyecektir. “ Tam otuz yıl saatim işlemiş, ben durmuşum. Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum(1934).” Üstat yeni bir dünya bulmuştur, bu yeni dünyada göklerin ve yerin hakimine kendini teslim etmekte ve ona yalvarmaktadır. Büyük ve dahi şair sanatına yeni bir gaye belirledi. Artık kişisel kaygılarını bir tarafa bırakacak, inandığı hakikatleri anlatacaktı: Bu amaçla ilk sayısını Eylül 1943’ de çıkarmaya başladığı Büyük Doğu dergisinde yazılar yazmaya 1978’e kadar devam etti. İslam kültür ve medeniyeti üzerine yazmış olduğu yazılar ve dönemin yönetim anlayışı ve toplumsal değer ve yargılarını eleştiren yazıları bahane edilerek hakkında davalar açılır. 16 kez kapatılmış olan dergide Necip Fazıl, özgün bir tarih muhasebesi, devlet anlayışı, estetik bakış ve fikrî duruş sergiler. Güzel Sanatlar Akademisi’ndeki işinden kovulur. Art arda gelen suçlamalar, açılan davalar ve ardından tekrar tekrar gelen hapis ve sürgün hayatı onu mücadelesinden alıkoyamaz. 25 Mayıs 1983’te Hakk’ın rahmetine kavuşan Necip Fazıl’ın, 60 yıllık edebi hayatı ve fikri mücadelesi sonunda vasiyeti, “ Allah ve Resulü; başka her şey hiç ve batıl.” demekten ibaret olmuştur. Büyük şairler ve düşünürler coğrafyalara ender vakitler de gelir. Biz bu ender zamanlardan nasibini sıkça ve çokça alan bir kültür olarak şanslıyız. Şanslıyız ki Mevlanalar, Yunus Emreler, İbni Arabiler, Ahmedi Haniler, Pir Sultanlar bu coğrafyadaydılar. Yaşamları ve sözleriyle ışığın buradan doğduğunu gösterdiler. Şanslıyız ki yakın tarihimizde de bu büyük düşünürlerimizin meşalesini taşıyan Necip Fazıl’ı kucakladık. Düşüncelerine ve mısralarına sarıldık. Şanslıyız ki son asırda da coğrafyamıza böyle büyük bir ışık bahşedildi. Şanslıyız ki sizler böyle ulu çınarların dibinde büyüyen fidanlarsınız. Necip Fazıl gibi değerleri tanımak dünyadan nasiplenmektir. Doğumunun 110. yılında “Üstadın İzinde” programını tertip eden, Millî Türk Talebe Birliği genel başkanına, genel koordinatörleri MTTB Kocaeli İl Başkanı Tayfun TÜRK’e, MTTB Sakarya İl Başkanı Ali Samed KEKÜK’e, MTTB Bolu İl Başkanı Hayreddin ÖZDEN’e, koordinasyon kuruluna, onur kuruluna ayrıca program danışmanı eski Tarım Bakanı Prof. Dr. Sami GÜÇLÜ’ye, Kocaeli, Sakarya ve Bolu Valilerine, Belediye Başkanları ve ekiplerine bu güzide programa destek ve katkı sağladıkları için teşekkür eder, böylesine önemli bir şahsiyetin doğumunun 110. Yılında sizlerle olmaktan mutluluk duyarım.

Geri Dön